Kaygı, her gün bizleri harekete geçiren ve tehlike anlarında meydan okuma sinyalini veren bir duygudur. Ancak, bazı durumlarda kaygı işlevselliğimizi engelleyecek derecede artar ve kaygı bozukluklarına yol açabilir. Bu bozukluklar arasında panik bozukluğu, obsesif-kompulsif bozukluk (OKB), sosyal fobi, özgül fobiler ve travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi rahatsızlıklar yer alır. Özellikle son dönemlerde yaşanan olumsuz olaylar, örneğin pandemi süreci, Covid-19 salgını ve yaşadığımız depremler, kaygı bozukluklarını tetikleyici faktörler haline gelmiştir.
İşte tam da bu noktada EMDR TERAPİSİ’nin önemi devreye giriyor. EMDR, kaygıya neden olan olumsuz otomatik düşünceleri ve geçmişte yaşanan travmatik anıları ele alarak işleyen ve şimdiye olumlu bir şekilde geri döndürmeyi amaçlayan bir terapi yöntemidir. Eye Movement Desensitization and Reprocessing (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) olarak adlandırılan bu terapi, göz hareketleri veya dokunsal ve işitsel uyarılar kullanılarak gerçekleştirilebilir. EMDR terapisi, travmalarla ilişkili olumsuz düşünce ve davranış kalıplarını işleyerek bu durumların etkisini hafifletmeye yardımcı olur.
EMDR, bilişsel yaklaşımlar ve analitik yöntemlerle birleştirildiğinde, geçmişte yaşadığımız anıları işleyip bu anılardan doğan olumsuz duygu ve düşünceleri yeniden yapılandırma olanağı sağlar. Bu yüzden özellikle travma odaklı terapilerde sıklıkla tercih edilmektedir. Türkiye’de 1999 Marmara depremi sonrasında yaygın olarak kullanıldığı bilinmektedir. Ancak, EMDR terapisi yalnızca travma tedavisinde değil, kaygı bozukluklarında da oldukça etkilidir. Pandemi süreci gibi uzun süreli belirsizlik ve stres yaratan yaşam olayları da bu kaygı bozukluklarını tetikleyebilir.
Son dönemlerde hepimiz, pandemi gibi zorlu süreçlerden geçiyoruz. Sosyolojik ve bireysel anlamda birçok değişiklik yaşıyor, bu süreçlerin yarattığı stresle başa çıkmaya çalışıyoruz. Sürekli bir şeylerin kötüye gideceği endişesi, yaygın anksiyete bozukluğunu tetikleyebiliyor. Bu noktada EMDR, geçmişten gelen otomatik olumsuz düşünceleri ele alarak, bu kaygıları hafifletmede önemli bir rol oynuyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık tanımına göre, sağlıklı olmak yalnızca fiziksel olarak iyi olmayı değil, ruhsal olarak da dengede olmayı içerir. Psikolojik sağlığımız, beden sağlığımız kadar önemlidir. Bu nedenle, geçmişte yaşadığımız olumsuz deneyimleri ele alıp işlemekte fayda var. EMDR terapisi, bu sürecin etkin bir parçası olabilir.
BERK KARAOĞLU
UZMAN KLİNİK PSİKOLOG-AİLE DANIŞMANI
ÖZEL BERK KARAOĞLU AİLE DANIŞMA MERKEZİ